Kış mevsimi kapıya dayanmışken bağışıklık sistemini destekleyip hastalıklardan koruyan probiyotiklerden bahsetmemek olmaz. Probiyotikler; sindirim sistemini düzenleyen, bağışıklık sistemini destekleyen, bizi birçok hastalığa yakalanmaktan koruyan sindirim sistemimize yerleşmiş faydalı bakterilerdir. Prebiyotikler ise probiyotiklerin canlı kalabilmesi gerekli olan besinleridir. Probiyotik kelimesi Yunancada “YAŞAM İÇİN” anlamına gelir. Son yıllarda üst üste yapılan çalışmalar probiyotiklerin önemini ısrarla vurgulamış ve probiyotikler çok popüler olmuştur. Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri bulunmaktadır.
Yeni doğan bebekler sağlıklı bir barsak yapısına sahip olarak doğar, anne sütü prebiyotik özelliklidir, fakat zamanla kötü beslenme alışkanlıkları, geçirilen enfeksiyonlar ve kullanılan antibiyotikler, hazır besin tüketimi, alkol kullanımı, stres gibi faktörler vücudumuzdaki faydalı bakterilerin azalmasına neden olur. Böylelikle sindirim sistemi düzensizleşmesi ile ishal- kabızlık şikayetleri, bağışıklık sisteminin zayıflaması ile de bir çok hastalığa hatta kansere yakalanma riski artar.
Probiyotik olarak görev yapan birçok bakteri türü vardır. (Bifidobacterium longum, Lactobacillus planetarium, Bifidobacterium bifidum, Lactobacillus casei, Lactobacillus acidophilus gibi)
Yukarıda anlatılanlar dışında faydalarını sıralayacak olursak;
Probiyotik içeren besinlerin başlıcaları: yoğurt, kefir, boza, tarhana, prebiyotik kaynakları ise: soğan, sarımsak, muz, pırasa, yulaf, keten, kepekli buğday, mercimek, kurufasulye, nohut, bezelye, kuşkonmaz, yer elması ve arpadır.
Probiyotikler besinsel takviye olarak hap veya toz şeklinde de alınabilir. Bu takviyeler ilaç kapsamında değildir, sağlıklı beslenmenin bütünleyici bir parçası olarak düşünülmelidir.